Her mevsimi farklı yaşamak ister insan. Bir de her mevsimde, o mevsime ait güzellikleri tatmak… Kış gelir, kar bekler; bahar gelir, açan çiçekleri gözler; yaz gelir, deniz tatili ister; sonbaharda ise bunaltıcı sıcakların geçmiş olmasına sevinir.
İnsan hep elindekini yaşar ama elinde olmayanı yaşamak istediğini zanneder. Oysa burnunun ucundakini bulmak sanıldığından kolaydır bu hayatta. İnsan bakmak isterse elbet görür önündekini.
Ama yapılan ve yapılmak istenen arasındaki bu mesafe her konuda vardır. Bundandır bir tatildeyken, bir sonraki tatilin planlanması…
İnsan, ne zaman sadece durup bakabilirse içinde olduğu ana, o zaman gerçekten anlar var olduğunu.
Umarım, istemek gerçekten başarmanın yarısıdır. Çünkü ben, tam şu an, dokunduğum, tattığım, gördüğüm, kokusunu aldığım, duyduğum ve kalbimde hissettiğim ne varsa yaşamak istiyorum.
Keşke, baharın havası yansısa yüzüme ve ben başarmak istediklerime doğru bir adım atabilsem her gün…
Aslında, attığım adımlar bebek adımları ise bunu kabullenebilsem.
Bir yanım, geleceğime doğru ilerlediğimi teyit ederken, diğer yanım tempomun yavaşlığından şikayetçi. Oysa önemli olan ilerliyor olmam değil mi? Üstelik temkinli, yavaş ve emin atılan adımlar, tereddütsüz, tepetaklak atılacak olanlardan daha sağlam olmaz mı? Bence olur. Her konuda değil ama bazı konularda olur… Bu seçimde bana ait olmalı zaten. Hangi konuda, hangi hızda adım atacağıma ben karar vermeliyim.
İnsan, kendi kararı olduğunda daha kolay yaşıyor içinden geçtiği anı… Ve iyisiyle, kötüsüyle sorumluluğunu alabildiğin bir hayat, tamamen sana ait oluyor. O hayatla neler yapabileceğini düşünsene…