Ben, Kendim ve Kedim III

İnsanlara, insanlığa, insan olmaya dair hikayeler var aklımda… Tuttuğum hesaplar, boş verdiğim borçlar, yüreklendirdiğim dostlar ve teşviklerim var. . Sonradan haber aldıklarım, olmadan tahmin ettiklerim ve yaşarken tadına varamadıklarım var… Sevgisiyle beslendiğim, derdiyle kahrolduğum, hayatıma hayat katanlarım var… Bir de ben varım. İşin içinde, oluru olduğunca, hayatın bir köşesinde…

Ne çok zaman geçirdim düşünerek. Ne çok çaba sarf ettim emekleyerek. Bir gün koşabileceğimden emin olamadan, ne çok emek verdim attığım adımlara…

İnsan olmayacak korkusuyla donduruyor kendini… Oysa olacağına dair umuttur yaşatan hayat enerjisini. Olmadığında yıkılmak ne kadar acıysa, o denli keyiflidir yeniden kalkıp, yeniden denemek, belki de bambaşka bir yol keşfetmek…

Bir gün cevabına çok uzak olduğun bir bulmaca çıkarsa karşına, ilk matematik problemini çözdüğün günü getir aklına… Gördüğün ilk toplama, büyük olasılıkla çok şaşırtmıştı seni. Zamanla alıştın toplamanın mantığına, hakim oldun sayıların birbiri ardına eklenişine ve keşfettin pratikle daha bir çözünür hale geldiğini benzer problemlerin…

Hayatta böyle bir şey işte. İnsan deneyimle yoğruluyor, yumuşuyor ve şekil alıyor…

İpin ucunu bırakmadan devam etmek gerekiyor.

Belki de yaşına yaş kattıkça anlıyor insan hayatı yaşamanın nasıl bir şey olduğunu. Cesareti kırıldıkça, toplamayı öğreniyor bölünen parçalarını. Eksildikçe çoğalıyor anı sandığına sakladığı birikmişleri… Ve her geçen gün yeniden, bıkmadan, vazgeçmeden doğuyor güneş. İnsan gördükçe öğreniyor anlamsızlığındaki amacı ve aklına geliyor neler yapabileceği.

Kendini bırakırsan bu terk edilmişliğe, kayboluyorsun… Ama olur da seçersen pes etmemeyi, ufacık bir hediye bırakıyor hayat kapına her yeni yılda…

Belki ben de daha önce keşfetmediğim bir sahilde bulurum kendimi bu yıl yaşanacak gel-gitler sonrasında…