Mutluluğun Resmi

Gözlerinde gördüm sessizliği. İlk defa korktum hissettiklerimden. Gitmeye bu denli yaklaşmıştım daha önce de ama hiç geri dönemeyeceğimi düşünmemiştim. Yıllar önce, biri uyarmıştı beni. Seninle çıkacağım bu yolun beni üzeceğini, acele etmemem gerektiğini söylemişti. Oysa yüzme biliyor muyum diye bile düşünecek fırsatı kendime tanımadan, atlayıvermiştim bu ilişkiye. Şimdi canım yansa da ne fayda?

Bir zamanlar, mutluluğun resmini çiz dediğinde hocam, dışı kapkara bir çizgiyle belirlenmiş içi bembeyaz, boş bir daire çizecektim kâğıda. Oysa rengarenk bir gökkuşağı yapmıştım. Öyle olması gerektiğine inandığımdan. Zaten şimdiki pişmanlıklarım hep öyle olması gereklerden.

Uyutuyorum belki de hayallerimi. Seninkilerin peşinde debelenip, kendimi kaybediyorum. Çok yorgunum.

Bedenimin her zerresinde biliyorum: Sen ona benziyorsun. Herkesi üzene, kimseyi düşünmeyene ve gönül rahatlığıyla çekip gidene. Bana hiç değer vermeyene. Ve ben hala yakılıp yıkılanları onaracağıma inanan saf aşık, bekliyorum gülümsemeni.

Her tablonun tek bir şansı vardır bakanın gözlerinde parlamak için. İlk anda yakalayabilirsen o büyüyü, devamı gelir o ressamla ilişkinin. Ben sen bana koşarken yakalamıştım o büyüyü. Ama kendimi hıçkırarak ağlarken bulduğum ilk anda, kaybetmiştim sahip olduğumu sandığım inancı.

Neden hala buradayım bilemiyorum. Belki gerçekten gidecek cesareti bulmayı beceremediğimden; ya da suçu hep kendimde aramamı sağlamayı ustalıkla başardığından.

Sen beni duymuyorsun. Sözlerim saçma, yaptıklarım yanlış, hayatım basit geliyor sana. Hislerime saygı duymuyor, düşüncelerime artık değer vermiyorsun. Biz bu ikili hayatta, tekliğimizi yaşıyoruz aslında. Apayrı iki dünyayız seninle. Kendindeki eksikleri bende eksik bularak telafi etmeye çalışıyorsun. İşin en kötü tarafı, ben hala sana inanıyorum. Her defasında dönüp hançeri kendi kalbime saplıyorum.

Gittiğimde şaşıracaksın biliyorum. Ama ben artık mutluluğu arzu ettiğim gibi resmetmek istiyorum. Dış hattı kalın siyah bir şeritle belirginleşmiş, bembeyaz bir daire… Beni anlatan ve bana umudu hatırlatan yepyeni bir başlangıç misali.

Aşk Acıtır

Bundan bir ay önce, hayatımın aşkını kaybettim. İlk duyduğumda kulaklarıma inanamadığım bir haberle tüm gerçeğimin bir anda ellerimden kayıp gitmesine seyirci kaldım. Yapabileceğim ne vardı bilmiyorum ama her neydiyse yapamadım. Sadece, kalbim çok acıyor. Anlayamadığımdan anlatamadığım bir sancı çekiyorum göğüs kafesimin içinde. Ne iyi gelir ki taze aşk yarasına?

İnsan, güvenmekte ne kadar zorlanıyor birine. Ve o biri zorla verilen güveni ne kadar kolay kırabiliyor. O kadar zor ki birine kendini, kalbini, sevgini emanet etmek. Belki de hep emanet bıraktığımdan bunlar başıma geliyor. Bir önceki kırmıştı diye yine kırılmasına engel olmaya çabaladığım hayallerimi hep göçebe yeşertiyorum sevdiklerimin hayatlarında. Toprağa kök salmadan, saksıda ömür geçirmem de bundan sanırım. Her an gidebilecekmiş gibi…

Bir ses duysam gecenin ıssızlığında, biliyorum yeniden ayağa kalkabileceğim ama olmuyor, hiçbir şarkı, hiçbir kahraman beni kendime getiremiyor. Dost dediğinden zaten zor bulunuyor. Ve insan, gecenin kör dibinde kendisiyle baş başa usulca soluklanıyor köşesinde. Belki zaman içinde benim de hayallerim gerçek olur. Kim bilir, belki de bende başkaları gibi arzu ettiklerime kavuşur, nefes nefese değil nefis lezzetlerle devam ederim hayatıma. Belki ben de bir gün sevdiğim gibi sevilirim…

Aslında çokta değil gözüm; azı ister gönlüm. Bilmece sorsalar, bilsem rahatlasam isterim çoğu zaman. Olağan akışında mutlu olurum çoğu olayın. Kontrol takıntımı yendiğim uzun yıllar tüketmişimdir gençliğimde. Savaşlarım olmuştur kendini benden üstün sanan kurt adam ve kurt kadınlarla. Hafif kırgın, yarı buruk çıkmışımdır günlerimin bir kısmından. Kahkahalarımın salonları inlettiği olmuştur hoş sohbetlerin ortasında. Ben, yaşamışımdır çoğu günümü. Ama işte bazı günler ve bazı dönemler, dip nedir öğrenmişimdir hiç istemeden, terk edenlerin ve beni oraya itenlerin zoruyla. Yine kendim çıkacağımı bile bile, beni oraya atmalarına izin vermişimdir.

İnsan kendine az biraz inansa, bir de geçmişe saplanmaktan sıyrılsa, daha emin atardı adımlarını. Ben, gelecekte geçmişinde değiştirmek istediklerini arayan kadın, saplanmışım umuda, ayrılamıyorum yamacından hayallerin. Gerçekçi olarak baktığım herşeyde gerçeküstü bir sihir arıyorum. Anlamadığımda sormuyor, yorumluyorum. Vazgeçecekken hep son bir şans daha tanıyorum. Görmezlikten geldiğime inanmalarını sağlarken eleştiri oklarımı sivriltiyorum. İğnemi hep kendime batırıp, hayallerden gerçeklere düşmeme sebep oluyorum. Ama ben kendimi seviyorum. Hayatımın aşkı ne derse desin, ben kendimden vazgeçmiyorum. Herşeyimle, olduğum gibi… İlan-ı aşk.