Ne kadar yalnız kalmışız bu yaşamda… Vermek cepte sayılmış çoğu zaman da, almak hiç konuşulmaz olmuş. Alamadığında gerçekten verebilir mi insan? En sık yaptığım şeylerden biri sevmek olmuşken, sevilmeye hayatımda hiç yer kalmamış. O yüzden beni sevmeye çalışanlar çıksa da karşıma, sevecek birini bulamamışlar karşılarında. ‘‘Kimse beni sevmiyor,’’ diye ağlar olmuşum zamanla.
Aslında aşkı saklayan gözlere hiç gerçeğimle dönüp bakmayı becerememişim. Bilememişim işte… Nasıldır sevilmek? Sevgiyi hep karıştırmışım kıskanmakla, acı çektirmekle, acımakla, yemeden içmeden kesilmekle, tek olmakla… Aslında sevgi akışkanmış ve de zamansız… Günü, gecesi yokmuş sevginin. Ben sevgiyi hep gecelere sıkıştırmışım; koskoca gündüzleri hiçe sayarak zoraki nefeslerle yaşamışım…
Bir dost çıkmış karşıma. Tepeden tırnağa gündüzmüş. Onun gözlerinde ilk kez görmüşüm güneşin parlaklığını ve onun cesaretiyle keşfetmişim güneşe bakmanın yolunun yalnızca bir gözlük takmaktan geçtiğini…
Yalnızmış o bu yolda. Yanına almamış beni… Öğrettikleriyle öğrenmişim sevgiyi, sonra arkasından bakakalmışım. Uzaklaşırken onun dökemediği ne kadar yaş varsa gözlerimden süzülüvermiş. Akıttığım her gözyaşı o olmuş, silememişim… Yanaklarımdan inen her damla, sevgiye benzemiş. Akmış gitmiş.
Sonra bir gün zamansızlıkla tanışmış yüreğim. Teslimiyeti tatmışım o dostun kollarında. Bir an için başımı omzuna salıvermişim. O an sevginin zamansızlığı çalmış kapımı. Bugün sevilen yarın unutulmazmış ki… Meğer sevmek tam yapılan bir şeymiş. Bir kere sevdin mi derinlerden, o ağaç kök salarmış ömrüne… Bir defa buluştu mu o gözler, sığ bakmak merdiven altına saklanırmış.
Gerçek sevgi binip gemilere gidenlerin ardından söylenen ağıtlarda yankılanırmış. Yürekler yer değiştirirmiş meğer. Senin yüreğin bende atar, benimki senin can evine yerleşirmiş. Gözlerden akan her damla korurmuş o yüreği kırgınlıklardan. Güven varmış gerçek sevgide, şefkat, anlayış, pırıltı, huzur ve bereket. Çoğalırmış sevgi paylaştıkça…
Şaştım kaldım bu işe…
Seni bu kadar sevebileceğimi ve senden mütevellit kendime doymamacasına bakabileceğimi bilseydim evvelden; çok daha erken başlardı bu masal… Ama o zaman zamansız olmazdı, değil mi? Zamansızlıktan baktığında belki de benim bildiğimden de erken başladı her şey. Hiç bitmemecesine…
Bir kelime söylesene bana bizi anlatan.