Hayat Anlamaktan Vazgeçtikçe Anlaşılır

Bazı insanlar bizleri mutlu etmek için gelmişler bu hayata… Gülümseyişleri bile farklı olur onların. Verdikleri hediyeler bile ayrıdır. Herkesle eşit hissedip, herkesten farklı olanlardır onlar…

Küçüklüğümden beri çabam birileri için özel olmaktı. Zamanla anladım ki özel olunmuyor, doğuluyor. Zorlamanın alemi yok… Oysa benim azize olma hayallerim vardı. Herkese yardım edecek, her ihtiyacı olanı kurtaracak ve kendimi insanlık uğruna feda edecektim… Olmadı, olamadı. Manasızlığını fark ettim. Arada sırada kendimi kayırmanın beni kötü bir insan yapmadığını anladım.

Bugünlerde arzum mutlu olmaktan yana… Son doğum günümde huzur dilemiştim. Mutluluk olmadan huzur olmuyor. Bir de anda yaşamadan… Geçmiş ve geleceğe takıldıkça sürükleniyor insan düşüncelerinin ve düşlerinin peşinde.

Bir de herkesi olduğu gibi kabullenmeyi öğrenirsem, işte o zaman kendimi bulmaya bir adım daha yaklaşacağım.

Fark ettim ki insan, olmak istediği ve olmaktan en çok korktuğu arasında debelenip duruyor bu hayatta. Oysa olduğu yer tam da ikisinin ortasında bir nokta… Yani en korktuğum versiyonumdan da en olmak istediğim ideal halimden de parçalar var içimde. Gel gör ki ikisini de bünye kabul etmek de zorlanıyor. Garip olan artılarımı da sahiplenmek konusunda yaşadığım tereddüt…

Sanki kendimi bırakırsam hayatın akışına, hakim olamayacağım bir bomba patlayacakmış gibi davranıyorum kimi zaman… Oysa bir şey olduğu yok. Sadece algımla ilgili bir problem yaşıyorum. En ufak hatamda dünyanın sonu gelmiş gibi kabuğuma çekiliyorum. Kendimi nefret edercesine eleştiriyorum. Her şeyin zamanla iyileştiğini ve insan olduğumu unutuyorum.

Dedim ya azize fantezisinin peşinden sürüklenip gidiyorum. Durup baktığımda, hatta bir geri adım attığımda aslında tam da olmak istediğim yerde buluyorum kendimi. Eksiklerim ve fazlalarımla burada duruyorum.

İşin en güzel yanı, bunu yaparken kimsenin onayına ihtiyaç duymuyor olmam. Hani her yaptığımızı birinin tasdik etmesini beklediğimiz o günler vardır ya… İşte onlar azaldıkça arttığımı hissediyorum.

“Hadi gel gidelim…” demek istiyorum hayata. “Nereye?” diye sorarsa, “Bilmiyorum” demek istiyorum; “Sen nereye istersen…”