İyi bir iş başardığınızda ya da bir işi hallettiğinizde kendi sırtınızı sıvazlayıp, “aferin” diyebilir misiniz? Yoksa siz de benim gibi illa biri “aferin” desin diye bekleyenlerden misiniz?
Neden bir başkasının verdiği onay, sağladığı destek ya da hissettirdiği gurur, kendi içimizdeki onaydan, destekten ve gururdan daha anlamlı gelir?
Böyle mi doğduk yoksa böyle olmaya mı programlandık? Annemizi, babamızı ve bize koydukları kuralları, koşulları düşünürsek, kendi kendimize yetemememiz biraz daha anlam kazanıyor.
“Böyle yaptın ama bana sorsaydın sana şöyle yapman gerektiğini söylerdim…”, “Sen şimdi gidiyorsun ama yarın hava daha açık olacak, daha rahat gidersin, istersen yarını bekle…”, “Sen iktisat okumak istiyorsun ama bizim işlerimize kimya daha uygun, bence onu seç…” Hep pozitif görünüp nedense negatif hissettiren, kırmadan söylenmeye çalışılmış, iyi niyetli cümleler… Sonuç? Kendi kararlarını sorgulayan ve bir türlü emin olamayan bir yetişkin… Ben…
Bir karar almanın tadına vardım son yıllarda. Kendim olmayı, ne hissettiğimi, ne istediğimi ve istemediğimde “hayır” demeye hakkım olduğunu öğrendim. Ama hala o küçük tereddüt perisi döner durur beynimde. Ne zaman bir karar alma arifesinde olsam, içimde bir huzursuzluk olur. İki yöne de kayar beynim. Arada buluşamazlar kalbimle. Günler geçer, ben “tamam” derim, istediğim bu… Ama sonra durur, “Acaba mı?” derim.
Peki neden korkuyorum ya da çekiniyorum bu kadar? Başkaları ne der diye mi? Yoksa yanlış yaparsam diye mi?
Ne fark eder ki? Ben istedikten sonra, ben seçtikten sonra, varsın onaylamasınlar… Varsın beğenmesinler… Ben beğeniyorum ya… Yetmez mi? Ya da nasıl yetmesini sağlarım?
İşte yine döndüm dolaştım, geldim özgüven konusuna… Kendime güvenmek… Hata yaptığımda kendimi yargılamamak… Yapabileceklerimi çekinerek, kaçarak, korkarak sınırlamamak…
Kişisel gelişim hiç bitmeyen bir savaş aslında. İnsanın ne yönde bir değişim istediğini bulmasıyla başlıyor ve her gün, her an, her durumda devam ediyor. Hiç bitmiyor… Yorucu, meşakkatli, ısrar gerektiren, yıldığında seni birkaç adım geriye atan bir gel-git aslında.
Ama değmez mi? İstediğim yöne gidebileceksem sonunda, dönüşmek istediğim insan olabileceksem ucunda, değmez mi bu kadar çabaya? Ödül öyle büyük ki aslında.. Yaşanası bir hayat… Tadına doyum olmayan mutlu ve tatmin olduğum anlar…
Değer bence… Zaten o yüzden buradayım ya… Değmeyeceğini düşünsem bu satırlarla işim ne? Değil mi?