Hep bir eksiklik duygusu. Ne tam olursa olsun, bitmek bilmeyen bir eksiklik… Bir yerde okumuştum, ihtiyacımız olmayan şeylere asla doyamayız diye. Bundan mı acaba? Hep eksik hissetme hali… Hayallerimiz gerçek olduğunda dahi neyin olmadığına odaklanma. Bilmeden, bildirmeden… Olanın keyfini hakkınca süremeden. Debelenmeye başlama. Devrik, öznesiz, fiilsiz … şekilsiz cümlelerin arasında sıkışmış gibi hissetme.
Bu günlük doğduğundan beri inişlerin, çıkışların … binbir geceye yayılmış masalsı hallerinden geçti kalbim. Bugün şunu söyleyebiliyorum: Her günüm şu ana kadarki ömrümün en güzel günü. Bunu söyleyecek rahatlıktaki kalbime, nasıl oluyor da eksik hissettirebiliyor sevgili zihnim? Acaba bu eksiklik hissi aslında bir düşünce mi? His zannettiğim, his kadar yoğun ve kuvvetli bir biçimde kendini hissettirebilen bir düşünce… ‘Hmmm…’ diyor belki de zihnim, ‘Bakalım ne eksik? Evet, buldum! Şimdi oraya odaklanalım! O kadar odaklanalım ki, saralım Şeyma’nın dört bir yanını! Hmmm… Ve evet, bizden ibaret sansın her şeyi…’ Mesela… Böyle mi acaba sevgili zihnimin monologları?
Peki, mindfulness ne diyor bu noktada? Ne yapmalıyım şimdi?
Önce bir nefesimi hatırlayayım. Olağan halinde nefesim şu an ne vaziyette? Derin değil, fark ediyorum; neredeyse almayayım diye ayak diretiyor. ‘Neden ki?’ sorusu zihnime teğet geçiyor. Nedenine odaklanacakken, kendimi yazdığım yazıya geri çekiyorum. Kollarımın alt kısmı yazı yazarken masaya sürtmekten acımış meğer, bir an onu fark ediveriyorum. Pozisyon değiştiriyorum. Bu sefer odağım yazıdan kayıyor. Geri dönmeye çalışıyorum, nefesi yine unutuyorum…….
Bilmem tarif edebildim mi? Karışıyor, karmaşıklaşıyor… Anlamaya çalıştıkça daha da zorlaşıyor gibi geliyor.
Derin bir nefes. Bu defa nefesimi bilinçli olarak derinleştiriyorum. Derinleştirmek beni sakinleştiriyor. Bir an… duruyorum …. Gözlerimi kapıyorum. Kalbim atıyor. Nefes aldıkça göğüs kafesim inip çıkıyor. Ellerim yazmaya devam etmek istiyor. İçimden fırlayan kelimeleri zamanlıca aktarma arzusu geçiyor… Gülümsediğimi fark ediyorum, istemsizce. Dindikçe, yüz kaslarım da kendilerini bırakıyorlar. Alnım açılıyor. ‘Bir an…’ diye geçiyor bu defa içimden, ‘girdapta gibi hissettim kendimi…’ Neyse ki buluyorum bir fener. Adına şimdilik mindfulness (bilinçli farkındalık) pratiği diyorum. Biliyorum, evriliyor. Biliyorum, her gün yeniden şekilleniyor. Biliyorum, rengi her dem değişiyor.