Var olmak…

Şu kısacık insan hayatıma, insan ötesi bir deneyim sığdırmak istiyorum. Herkesten, her şeyden bir süre uzak kalıp, özümle temasa geçerek… İnziva değil istediğim. Aslında bunun tam tersi… Gerçekten olduğum kişiyle yakın olmak, beni olduğum gibi gören ve koşulsuz şartsız seven birini bulmak.

İçi dışı bir sayılacak kadar samimi olmak değil bahsettiğim. Bundan çok daha öte bir şey… Hiçbir maskenin olmadığı, kendine de başkalarına da herhangi bir rol oynamadığın, içinin tüm acılarını ve deli sevdasını akıtabildiğin bir gerçeklik…

Bunun, içinde yaşadığımız maddi dünyada var olup olmadığından bile emin değilim. İnsan kurgusu filmlerde, romanlarda, öykülerde tadına bakabildiğim, ama gerçekliğini yitirmediğim umudumda hissettiğim bir bağlanma aslında. Önce kendimle, ardından beni tamamlayacak olanla…

Yeni çağ felsefesi, bu bütünleşmenin sadece kendinle mümkün olabileceğini savunuyor. Ve ben, uzun bir süredir buna inanıyorum. Ama o ender anlarda, yaşadığım, dokunduğum, duyumsadığım ufacık bir ayrıntıda, içimde yıllardır vazgeçmeden var olmuş o umut uyanıveriyor.

İnsanın kendine yetebilmesi çok keyifli… Kendini anlayabilmek, kendi benzersiz bakış açını keşfetmek ve kendine olduğun gibi sahip çıkabilmek yeterince büyük bir adım aslında insan için. Benim merak ettiğim, bunun bir adım ötesinin var olup olmadığı?

Belki de kilit var olmak. İnsan olarak, beden olarak, ruh olarak, zihin olarak ve bütün olarak… Gestalt teorisi bütünün, parçalarının birleşiminden çok daha öte bir varlık olduğunu söyler. Peki, bu denklem insana uyarlandığında, nasıl anlaşılır bütünün ne olduğu?

Parçalarına bakabilirsin kendinin. Düşüncelerini, duygularını, yaşadıklarını, anlattıklarını, oynadıklarını, yalanlarını, doğrularını, hislerini, seçimlerini, savaş ve barışlarını bilebilirsin… Ama hepsini bir araya getirmeye çalıştığında, bunları aynı anda hangi bütünün içinde var edebilirsin? Ve bu bütün insanın kendisini ne derece aşar? Aşıyorsa, aştığı noktada bu bütünü tamamlayan ve var eden bileşen nedir?

Aslında kendimi hissetme çabam anlattığım. Beynimden taşan düşüncelerimi, günüme sığdıramadığım hislerimi ve altından kalkamadığım anlam arayışımı paylaşmak istediğim. O derin seviyede, beni ben olarak hissettiğim anda, bunun yansımasını görebilmek bir diğerinin gözlerinde. Ve inanmak var olduğuma…

Tek İhtiyacım Bir Damla Umut

Hayatta seçim yapmak bu kadar zor olmamalı. Karara vardırılması gereken bu kadar çok seçim varken, süreci kolaylaştıracak ve hızlandıracak bir yan-ürün olmalı. İnsan neyi gerçekten istediğini nasıl bilir?

Aklıma takılanları bir kenara bırakabilsem, derin bir nefes alsam, gözlerimi yumup, hayallerimin sınırlarını kaldırsam, ne çıkardı acaba?

Aslında özgür olmak kolay değil bence. Denemeleri yarı yolda bırakan, beni peşinden sürükleyen bunca geçmiş yaşanmışlıkları arkamda bırakıp ilerlemek hiç kolay değil. Ama tekrarlara yer yok benim hikayemde. Yazının başından beri, dönüp dolaşıp her cümleme giren kelimelerdeki anlamsızlığa zamanım yok benim. Yapmak istediğim çok şey var ve anlamak istediğim yenilikler… Her şeyin bende başladığı ve bende bittiği bir dünya var aklımda. Sevmek istediğim insanlar var… Ve etkilendiklerim. Beni derinden yaralayan acılar var her yerde ve bana umut veren iyilikler, yeni başlangıçlar, şevkle atılmış adımlar. Her şey ne tamamen çok kötü ne de tamamen pürüzsüz ve berrak… Su gibi hayatta. Bir parça çamurla anında bulanıklaşabiliyor… Ve bir arıtma işlemiyle yeniden eski neşesine kavuşabiliyor. Ben suyun her halini kucaklamakta buldum mutluluğu… Ve suyu olduğu gibi kabullenemeyen şikayetçilerden uzak durmakta.

En yakınlarım bile bazen yabancı kalıyor bana. Anlatmak istediklerimi dinleyen yabancılarsa bir anda yakınım olabiliyorlar.

Ben, asıl seçimin kim olman gerektiğiyle kim olduğun arasında yapıldığına inananlardanım. Ve etrafımda kim olmam gerektiğini bana sürekli hatırlatanlara kapılmadan, kendi eksenimde kim olduğumu bulabileceğimi savunanlardanım. Nereye varacağından emin olamadığım bir yazıyı yazmaya çabalayanlardanım. Ama benim gibi, yazımın da akışına bıraktığımda kendini bulacağını biliyorum. Bence, gereken biraz ilham, biraz cesaret, biraz da umut…

Düşünmekten vazgeçersem, yaşamaktan da vazgeçmiş olurum. Üretmek, yeri geldiğinde saçmalamak, anlamsız görünen onlarca cümlenin arasında saklanmış anlamı bulmak bu işi keyifli kılan şey… Ve ben ne demek istediğimi bulana kadar buna devam etmeye kararlıyım. Çünkü inanıyorum… Her şeyin göründüğü kadar boş olamayacağına ve her siyah karenin içinde özenle bakıldığında beyaz bir leke görüleceğine…

Hepimiz bir yerlere varacağız bu hayatta. Çırpınarak, yeri geldiğinde şansımızı zorlayarak, biraz da akışına bırakarak. Ama en önemlisi olacağına inanarak…