Kelimeler ve Ben

Bugün bahsetmek istediğim kalbimin tam ortasında yaşadığım ama kelimelere dökmeye kalkıştığımda sanki bana ait değilmiş gibi hissettiğim bir şey…

Bazi kapilar welcoming

İnsanlara yardım etmek çok özeldir. Ama her yardım isteyene yardım edebilir miyiz? Aslında bu soruyu sorarak kendimi yatıştırmaya çalışıyorum. Bugün biri benden yardım istedi ve ben tam edebilecekken, elimde her imkan varken, tam o kapıyı araladığım an yardım etmemeyi seçtim. İçimde yenildiğim neydi bilemiyorum. Belki kızgınlıktı. Belki yardımı uzatan ben değildim de isteyen oydu, bu da bana iyi gelmedi. Her ne ise sebep, kapıyı kapadığım an üzerime bir hissizlik oturdu. Aynı zamanda içim inanılmaz acımaya başladı. Kapıyı geri açıp, peşinden koşmayı da gururuma yediremedim. Tuhaf bir ansızlıkta kalakaldım.

Beynim anında bahaneler üretmeye başladı. Onu bu duruma sokan ben değildim, herkese de yardım edemezdim ki, daha önce etmiştim ya zaten… Beynim dondu. Kelimelerim anlamsızlaştı. Kendimi saçma bir duygu fırtınasının tam ortasında buldum.

Gerçekten tek bir insan, tüm benliğimi bu denli sarsacak güce sahip olabilir mi?

Ben ona bu gücü verirsem, elbette!

Yardım etmemeyi seçmeye, ‘‘Hayır’’ demeye ve bundan dolayı vicdan azabı duymamaya hakkım yok mu? Bir yardımsızlık, beni tümden kötü bir insan mı yapar? Bugüne dek yaptığım tüm yardımlar sıfırlanır mı?

Kendime çektirdiğim bu azabı dindirmeye karar verdim. İşte o an bilgisayarın başında, bu satırları doldurmaya başladığım andı…

Kendime ne çok haksızlık yaptığımı düşündüm. Karşılıksız vermeyi huy, hatta meslek edinmiş ben, bugün benim de almaya hakkım olduğunu yeniden keşfettim. 2012 yılının son günlerinde tekerleği keşfetmiş biri kadar şapşal hissettim kendimi. Hayatımı yöneten siyah ve beyazlardan bir kez daha nefret ettim. Ben ne iyi ne kötü, hem iyi hem kötü bir insanım. Ben de hem beyaz hem de siyah var. Ben insanım. Her zaman bunlardan yalnızca biri olamam.

Bu yeniden yaratılmış farkındalıkla pek yol aldığımı söyleyemeyeceğim. İç rahatlığı da şu an uzaklarda bir yerde. Ama yakın zamanda biri bana olumsuz duygulardan kaçmamayı öğretti. Ben de bu kaygımı sahiplenmeyi ve içimde barındırmayı seçeceğim. Kendime biraz kızıp, biraz da şefkat duyarak; yavaş yavaş sakinleşeceğim. Yaşadığım da öğrenilecek derslere gebe bir deneyim olarak haneme işlenecek. Gelecek zaman kullanmam da dikkatimden kaçmadı. Henüz içselleştiremediğim bu döngüyü de elbet bir gün içimden gelerek yaşayacağım.

Işık ve Ayna

Sonunda gün belirdi yeniden… Uzun bir geceydi bu seferki ve bir farkı vardı geçmiş gecelerden. Yandaşlar buldum ilk defa. Farklı sözcüklerle, aynı hisleri anlatan başka insanlar. Yalnız kalmamak adına istemediğim ilişkilerde kalmak zorunda olmadığımı anladım. Günün ilk ışıkları ilham oldu bu defa bana. Gecenin karanlığına sırtımı dayadım. Cümlelerim de kısaldı. Ben mide bulantımdan kurtuldum.

Masada rujİlk defa yalnızca ben vardım aynanın karşısında. Temiz bir yüzdü gördüğüm; sevmeye ve sevilmeye değer tertemiz bir yürek. Bunca yıldır nasıl göremediğime, sırdaşlarımın yanında şahit olsam da baş başa kaldığımız anlarda onu anlayamadığıma şaştım. Birkaç damla gözyaşı kendiliğinden akıverdi; birkaçını da ben yolladım peşleri sıra. Yanaklarım ıslandıkça, içim acıdı ve rahatladı. Sanki belime sancısı vuran yüklerin sebebi gün yüzüne çıkmış gibi hissettim.

Buradan nereye gidildiğini henüz bilmiyorum. Geçmişe dönüp baktığımda orada takılmadığımı hissedip rahatlıyorum ve şanslı hissediyorum. Biliyorum gün yeniden kararacak gerektiğinde ama ben artık daha emin ve rahat çıkabileceğimi biliyorum insan içine. Ben ne zaman çıkmak istersem…

Pek çok insan var, o ışığa çok uzak olduklarını bildiğim. Sevdiklerinin göğsüne yaslayıp başlarını, kaçtıkları gerçekten ve yarattığı ürkünç histen uzaklaşmaya çabalıyorlar. Eskiden ‘‘Gel’’ diyordum, artık anladım benim onları rahatlatamayacağımı.

Farklı yollar var alınabilecek. Şimdilik hangisini seçeceğime karar vermedim. Cevabın zamana bırakmakta olduğunu anladım. Bir de kendime saygı duymak da. İnsanların çoğu ‘‘Tabi ki kendimi seviyorum ve sayıyorum’’ derler. Ancak ben kendimde deneyimledim, dudaklardan özgüven içinde çıkan bu sözler kalpte yankılanmadıkça bir işe yaramıyorlar. İnsan ancak hissettiğinde, kendini sevmeyi ve saymayı öğreniyor. Bu da insan için ‘‘Bir olmak’’ demek. Hem herkesten ayrı bir birey, hem de herkesle aynı dünya düzenini paylaşacak bütünün bir parçası. Birincisi sanırım yolculuğun ilk çözüm noktası. İkincisi sırada. Ama henüz tam anlamıyla tatmamış olsam da, biliyorum ki asıl doyum ikincisinde.

Irvin Yalom’un dalgalanma olarak adlandırdığı yer orası. Bir göle taş attığında, etrafına yansıyan dalgalar gibi, insanın yaşamında başka insanlardaki etkileri ile sürekliliğini taçlandırması…

Bir de sabır var bugün yanımda. Düne göre daha görünür ama hala istediğim kıvamda değil. Öyle zor ki zamanı hızlandırmaya çalışmamak. Mantığın yansıması olan kelimelere döküldüğünde ne kadar da anlamsızlaşıyor. Zamanı hızlandırmak elbette mümkün değil. Ama gel gör ki kendini denemekten alı koymak da bir o kadar imkansız. Yine çaresi zaman. Deneyerek, yanılarak ve zaman zaman nokta atışları yaparak, bunu da öğreneceğim…

Hayaller ve Gerçek

Hayallerinin gerçekleştiğini nasıl anlarsın?

Çocukluğumdan beri bana dayatılan bir inanç vardı… Öyle bir kestirme yol bulmalıydım ki; 10 yılı 10 günde yaşamalı ve hızla hayat basamaklarını tırmanmalıydım. Bunun için inanın çok çabaladım. Yalvardım yaşama, bana pek çok şeyi zamanımdan önce sunsun diye… Günler haftaları, haftalar ayları, aylar yılları kovaladı. Sonunda öyle bir noktaya geldim ki; kendimi olamayacağım bir yere sürüklerken kaybettiğimi fark ettim. Ve durdum… Uzunca bir süre, suyun yüzeyinde kalıp yaşamıma devam etmek adına attığım mecburi kulaçların dışında, hareketsiz kalakaldım. Sonra, içimde bir şeyler kıpırdamaya başladı. Adım atmaktan hala korksam da, artık yolu karşıma alabilir oldum.

Yeniden ayağa kalkma sürecinde en büyük yardımcım kendimden vazgeçmemek oldu. Böylece, hayallerimde var ettiğim gerçeklerimi gerçekten nasıl var edebileceğimi düşünür oldum. Kendime yakın gelen ve kolay atabileceğime inandığım bir kaç adım attım. Zamanla yolu yabancılamadığı keşfettim. Böylece daha güvende hissettim.

Biraz da böyle geçti zaman. Neredeyim, ne yapıyorum, hazır mıyım derken büyük bir ışık yandı zihnimde ama daha çok kalbimde. Bu yol benim. Yürümeye çabaladığım, nasıl yaparım dediğim aslında kendim olmak. Kendimi sevmeyi öğrenemediğimden, bir türlü sahiplenememişim varlığımı.

Şimdi vardığım noktada, kendim olurken, korkunç bir kıtlıktan çıkmışım gibi hissediyorum. Kana kana içmek istiyorum bu hazzı. Başkalarından beklediğim ne varsa aslında bana çok daha yakın birinden, annemden beklediğimi ve bu beklentimi annem dahil hiç kimsenin karşılayamayacağını anladım. Aslında içimdeki açlığı doyurabilecek tek kişi benim. Neye ihtiyacım varsa, karşılığı ancak benden gelebilir.

Hediye vermek

Eğer ihtiyacım sevgi ve güvense, bunu da ancak ben kendime verebilirim. Bir anda değil elbette. Kendini sevmek ve kendine güvenmek upuzun ve hiç bitmeyecek bir yolculuk. Ama en azından içinde olduğum anda ne kadar verebilirsem, bunun da işimi göreceğini anladım.

Kendimden beklentilerimi gerçeklerimle karşılaştırmak bana iyi geldi. Hep beklediğim onay ve hep korktuğum eleştirilerden kaçmak zorunda olmadığımı daha iyi anladım. Teorik olarak hakim olduğum bu bilgiyi yaşantımda da hissettim. Deneyimlemekten daha öğretici bir şey olamaz. Ben de yaşayarak öğrendim. Bu yazıyı yazmak bugünün ajandasındaymış. Ve ben bunu ancak şu an bu kelimeleri dizip cümleleri sonlandırdıkça görebiliyorum. Bundan haftalar, aylar, yıllar önce bunu bilmemin imkanı yoktu. Uzun lafın kısası, ben çabaladıkça ve aynı anda da akışına bırakmayı başardıkça, olacak olan zaten olacağı anda oluyor.

Bir Teklifim Var…

Sevgilime mektup yazmak istedim ama artık onu sevmediğimi fark edip defteri geri kapattım. Sonra aklıma sen geldin. Belki okur dedim, sana yazmaya karar verdim. Aslında aklım bugünlerde fazlaca karışık. Hayat güzel karşıladı beni yeni yaşımda. Ben de onu utandırmadım. Sıkı çalıştım. Devam da ediyorum. En çok da ne üzerine çalışıyorum biliyor musun? Artık beni biraz tanıdıysan bilirsin cevabı: Kendim. Evet, kendimle uğraşıp duruyorum. Bu biraz mide bulantısı yaratsa da zamanla daha berrak bir yere varacağımdan eminim. Aslında kendimi sorgularken, hayata bakışımı ve hayatı yaşayışımı kastediyorum. Aklımda hep eski aşklarım canlanıyor böyle deyince. Neden acaba? Belki de hayat benim için aşk demek, ne dersin?

Gozluklu BaykusMerak ediyorum; sen hayatı nasıl tarif ediyorsun? İnip çıkan ve bir türlü düz durmayı beceremeyen bir salıncak canlanıyor benim gözümün önünde. Rahat aslında. Yani bana rahat, seni bilemem. Ama yastıklar da sıkıyor bir süre sonra insanı. Ne şımarığım diyorum, bunu bilmek de erdem diyor psikoloğum. Evet, benim de bir psikoloğum var. Ne o, şaşırdın mı? Ben de insanım, benim de ihtiyacım var özel ilgiye, tatlı dile, huzur seline. Onun yanı öyle mutlu ki; hep orada kalsam, ben anlatsam o dinlese. Bazen duymak istemediklerimi söylese de, dobra işte ve benim çıkarımı düşünüyor.

Kıskanma. Kıskanılmayı hiç sevmem. ‘‘Kim sevmez, herkes birbirine hava atmak için çalışmıyor mu?’’ diyeceksen hiç yapma. Ben o insanlardan olmak istemiyorum. Herhalde benim de üstünlük tasladığım, kendimi çok bilir sandığım ve bazen de olduğum alanlar var hayatımda. Ama bunu da kabul edecek kadar olgun olmak zorunda değilim ya. Kıskanılmayı sevmem deyip çıkıyorum işte işin içinden. Sen hangi işlerin içinden sıvışıyorsun ‘‘Ben zinhar öyle değilim!’’ diyerek?

Sana bir teklifim var… Boş bir kağıt bul şimdi. Evet, hemen şimdi. Sonra gel geri, oku kalanını paragrafın. Dur, dur; bir de kalem lazım. Unuttum söylemeyi. Ama sen de her şeyi benden bekleme lütfen. Şimdi adını yaz kağıdın üst kısmında ortalara doğru. Şu an artık sen, sen değilsin. 10 dakikalığına en yakın arkadaşın oldun. Adı ne? Hmm, güzelmiş ismi. Benimki bilir kendini. Okuyordur o da şimdi bu yazıyı. Yapar da o bu teklifimi. Neyse konumuz bu değil. Döndüm sana geri. Yani en yakın arkadaşın haline. Şimdi kağıdın adının altında kalan kısmının ortasına boydan boya bir çizgi çek. Sağ sütuna güzel bir artı çiz üste doğru; sol tarafa da bir eksi isterim. Hadi bakalım; şimdi en yakın arkadaşın seni anlatıyor. En az 5’er adet artı ve eksi görmek istiyorum listede. Karakter özellikleri, eğitim, iş, sosyal ilişkiler, geçmiş takıntıları, gelecek beklentileri ve bugün yaptıklarına dair her şeyden seçebilirsin.

Listeye istediğin kadar madde ekleyebilirsin. Bugün aklına gelmiyorsa ilk 5’ten sonrasını yarın da yazmaya devam edebilirsin. Ama arada yap bunu olur mu? İnsanın algısı açılıyor ve yenileniyor kendisine bir başkasının gözünden baktığında. Vaktin olursa bizimle de paylaş gözlemini.

Yepyeni keşifler yapman dileğiyle…