Sevgiyle nefretin arasındaki o ince çizgide kaldınız mı hiç?
Birini çok seviyorsunuz ama ona dayanamıyorsunuz. Beraber olmak istiyorsunuz, yokluğunda çıldırıyorsunuz, deli gibi özlüyorsunuz, ama yanındayken bir türlü denk getiremiyorsunuz huzuru..
Hep diken üstünde, hep şikayetçi…
Ne yaparsınız?
Arada kalmak ne zor…
İnsanın yüreği nasıl kaldırıyor bunca ağır duyguyu bilemiyorum. Ama yaşıyoruz işte herşeye rağmen… Neler geçiyor insanın başından. Kimi zaman gıkımız çıkmıyor, kimi zamansa feryadımız karşı tepeden duyuluyor… Kimimiz kendini bir kadeh içkiyle sakinleştiriyor, kimimiz yazıyor, kimimiz dert yanıyor… Ama herkesin ortak noktası, bir kaçış arayışı.
Demek ki öyle sanıldığı kadar kolay iyileşmiyor yaralar… Ve her seferinde bizden bir şeyler eksiltiyor yaşananlar. Her fırtınada biraz daha su alıyor teknemiz…
Çekip gitsek?.. Öyle zor ki… Birine, bir yere, bir şeye alıştıktan ve bağlandıktan sonra, öyle imkansız geliyor ki insana bırakmak …
Belki de bir ışık beklemek gerek. Umutsuzluğun içinde, bir gün, umudun belireceğini ummak… Herşeyin, herkesin sevdiğimiz haline geri döneceğine dair, sadece bizim görebileceğimiz, bulanık bir işaret… Yitmemek için son bir çaba…
Bekle… Ve umudunu yitirme…