Hayallerim vardı benim, küçüklüğümden kalma… O kadar hırpalandılar ki, yaşayamadılar, bugünü göremediler. Yol boyunca kimlere feda ettim hangi birini, kim bilir. Tersten başladığım, bilerek ve isteyerek devrikleştirdiğim cümlelerim vardı benim. Kim bilir hangi eleştiriler aldı götürdü benden onları… Şimdi yenilerini yazıyorum. Yeni yeni kendimi buluyorum. Ruhuma iyi geliyor yazmak. Ben, yazarak, paylaşarak, severek, sevilmeyi umarak ruhuma iyi bakıyorum…
Hallerim vardı benim, çeşit çeşit, renk renk, deli dolu, genç, dokunulmamış. Kime hediye ettiysem, geri alamıyorum.Yeni haller bulmam gerek. Yeni tanımlar, yeni tamlamalar, yeni renkler…
O kadar kaybettim ki eskileri, korkar oldum yenilerden. Olur da benimsersem ve sahiplenirsem, gelip alırlar diye çekindim elimi uzatmaktan yeni doğan günlere. Kabuğuma sığındım, kimseye seslenmedim, kimseyi içeri davet etmedim. Ama ne oldu? Yalnız kaldım. Yalnızlığımla başbaşa kaldım. Sonra erken daha diye düşündüm. Böyle geçmez hayat dedim. Perdemi araladığımda, çok az insan kalmıştı dışarıda beni bekleyen. Olsun, ben hazırım artık rafa kaldırılmış eskileri önüme serip, yeni kombinasyonlar yapmaya.
Biraz lider, biraz takipçi, azıcık taklitçi, bir de yenilikçi olmam gerek. Benim, acilen seni bulmam gerek. Sen her kimsen beni harekete geçirecek, olduğum yerden çıkarken elimi tutacak, gücüm bittiğinde depomu dolduracak, bir an evvel gelmen gerek.
Bana öyle geliyor ki simyacıya benzeyecek sonum. Aradığımı, çok uzun bir yolun sonunda, tam kan ter içinde kalmış, enerjim tükenmişken, burnumun ucuna yapışmış bulacağım. İçimden çıkacak beklediğim…