Bazı geceler ne yaparsam yapayım uykuya dalamıyorum… Oturup, saatlerce yaptığım hatalara, atmak isteyip atamadığım adımlara, hayatımda amaç edindiklerime, aklıma gelip sinirimi bozan anlara kafa yoruyorum…
Sonra kendime kızıp, rahat insanlara imreniyorum. Hani bazıları vardır, içi hep rahattir, takmaz, irdelemez, mutlu mesut yaşar gider. Benim gibilerse durmadan düşünür, kendini yer bitirirler…
Peki bizim de arada bir de olsa içimizi rahat ettirmemizin bir yolu yok mu? Şu yorucu huyumuzdan bir süreliğine uzaklaşıp, bir tatile çıkabilsek…
En çokta geçmişi takıntı haline getirmek yoruyor beni. Hadi geleceği hala biçimlendirme şansım var, bugünü de yonttum diyelim, geçmişimi ne yapacağım?
Artık kendimi affedip, hatalarımı sineye çekip, bir mola alsam diyorum… Sonuçta yaptığım iyi şeyler de var elbette. Ve malesef suçluluk duygum ağır bastıkça bunlar boşa harcanıyor. Oysa olayların olumlu yönlerine odaklanıp, kendimi sıkmasam, aslında mutlu bile olabilirim.
Herhalde insanın mutluluğu hissetmesi, kendine ne derece izin verdiği ve bunu ne kadar istediği ile doğru orantılı. Gerçekten, yürekten bu işe baş koysam, kendimle barışsam ve daha çok yoga yapsam, ben de huzurlu, diğer bir deyişle içi rahat bir insan olabilirim…
Bir de bu uyku tutmayan gecelerin sabahlarına bir çözüm bulmam gerek… Her sabahı neşeli bir “günaydın”la kucaklayabilsem… Yataktan dışarı adımımı atarken “of” yerine “oh” çekebilsem… Herşey çok farklı görünürdü gözüme.
En iyisi deneme yanılma yöntemiyle bunu yarın sabahtan başlayarak hayata geçirmek…
Madem yeni yılda yeni bir başlangıç yapmaya niyetleniyoruz, bunu da listeye katsak hiç fena olmaz… Ne dersiniz?
Hata yapmayı veya yapmış olmayı kendimize hak gördüğümüz gün, baskalarını affettiğimiz kadar kolay kendimize de affettiğimiz gün mutluluk gelicek kendi kendine…