Sanki ben bahçedeki masanın üzerine, dekoratif amaçlı bırakılmış, içi boş, cam bir kavanozum. Kapağım kaybolmuş… Ve o gün hava bozmuş. Fırtına kopmuyor belki ama sabit damlalarla, içime işleyen, serin ve inatçı bir yağmur akıyor gökyüzünden. İçim dolmaya başlıyor… Gözyaşlarını andıran yağmur damlaları, hiç gözümün yaşına bakmadan, boşluğu, ferahlığımı boğuyorlar… Ve ben çaresiz ve kifayetsiz kalakalıyorum yağmurun altında… Bir şemsiye tutanım olsa, çok farklı olurdu her şey… Ya da şemsiyeyi tutacak bir kolum olsa…
Büyüdükçe, hayatla tanıştıkça, böyle günler çoğalıyor sinsice… İnsan kendini istemeden içinde bulduğu dolup-taşma duygusunu sahiplenemeden, sessizce yaşıyor içinde. Sanki o kahrolası duygu ona ait değilmiş gibi… Sanki her şey gün ışığında daha net görülecekmiş gibi…
Oysa tetikleyici bir kuvveti bulmaya bakıyor her şey. Hayat dediğin anlamlandırmaya çabaladıkça karmaşıklaşıyor. Ama gel gör ki didiklemeye alışmış ruhlar dinmiyor. İlla arıyor.
Aslında yorucu olabilecek bu çabayı eğlenceye çevirmek anahtarı hayat kapısının. Yeniliğe açlık duymadan, ilerleyen zamanı iyi değerlendiremiyor insan. Seçtiğin yolda bir karar verebilecek kadar yürüdüğünde, o kararı vermekten korkmazsan eğer, hayat sana yeni yollar sunabiliyor.
Anladım ki hepimiz tekiz. Hem eşsiz anlamında hem de yoldaşsız… Ne yaparsak kendimiz için ya da sadece yaşamaya anlam kattığı için yapacağız.
Geçen akşam bir dost sohbetinde sözüne çok güvendiğim biri dedi ki, “Başarı yanlış hedef. Asıl odaklanman gereken yaptığın şeyi iyi yapmak.” Ben de hayatımın kalanında ne yaparsam elimden gelenin en iyi haliyle sunacağım kendimi. Elbet yükselişlerim kadar çöküşlerim de olacak. Ama onları da hakkını vererek yaşayacağım ve devam edeceğim.
Sen bitirmezsen içindeki hayat enerjisini ve doldurursan azaldığını hissettikçe, kimse elinden alamaz kalbini. Sen, sevmek istediğin kadar sever, yapabildiğin kadar başarır ve gidebildiğin kadar yol alırsın hayatta.
İstediğim, en güzel günlerimin sayısını kendi çabamla çoğaltmak. Bunun için kendime inanmam gerek. Ve yaptığımı sahiplenmem… Kimsenin gölgesinde yeşeremem. Güneş almadan ve sulanmadan çiçek açamam. Garip olan güneşi de suyu da benim kendime sağlayacak olmam. Çünkü dışarıdan beklediğim her damla su ve her gram güneş ışığı beni beklemekten ve hayal kırıklığına uğramaktan öteye götüremez.
Evet,ama mükemmeli istemekte bir kusur