Bir an, durdum. Bana umut veren bir dostumu düşündüm. Sezgilerimi alt eden bir yüzdü karşımda duran. Gözlerinin içi hüzün, kalbi sevgi, dili kahkaha, ruhu gözyaşı dolu bir adam. Yapmayı çok iyi becerdiği bir iş vardı. Bana, ‘‘Sen de yapabilirsin’’ diyordu. Sesi yumuşak, sakalı kırlaşmış bu yaşını başına toplamış adam, herkesi kanatlarının altına almış, sohbete sohbet ile eşlik ediyordu.
Hayat durarak yaşanamaz; ama bazı anlar durmayı hak eder. Her yudumun hissederek boğazından geçmesini istersin; gözlerin kamaşır hazdan ve anlarsın mest olmak ne demek. Ender ve özeldir böyle anlar; ve nereden çıkacakları hiç belli olmaz. Bir yabancının gözlerinde de bulabilirsin o anı; bir dost sofrasında da…
Nedir biliyor musun o anları durmaya değer kılan? İçinde hissettiğin, adını koyamadığın, sana dinginlik veren bir duygu… Sımsıcak ve loş sarı bir ışıkta, kendini kaptırmış nefis bir kitap okurken hissettiğin o yalın duygudur o an içine dolan. Hiç bitmesin istersin hayatı hayat yapan o an ve durursun.
Sen hiç durdun mu? Bir an nefesini derinden çekip etrafına baktın mı minnettar gözlerle? Olduysa olmuştur ve sen zaten biliyorsundur bahsettiğim duyguyu, anı… Her neyse adı.
Ne kadar zorluklar getiriyor hayat insana. Herkesin hayatında istemediği, yıprandığı, üzüldüğü bir çok şey oluyor. En mükemmel gözüken hayatlar bile hep eksik yaşanıyor sarılamayan yaralar yüzünden. Hep başkalarına bakar, her şeyi tastamam zannederiz. Ancak gözlem yapmayı, duymanın ötesinde dinlemeyi bilenler görürler her ruhun bir, hatta birden fazla çatlağı olduğunu. Yine de hep ondaki, kendindekinden kıymetli ve keyifli gelir insana.
Neyi kıskanırız tam olarak? Sahip olamadıklarımızı mı? Sahip olamadığımız bir, hatta birden fazla şey her daim olacaksa, bu sevimsiz kıskançlık neden uzaklaşmaz insandan?
Kıskançlık, korkulardan beslenir. İnsan korkar elindekini kaybetmekten. Vurgulamak, merkeze koymak, doya doya yaşamak istemez elindekini. Bir gün biter ya da giderse, daha az bağlanmış olur ona. Ve kaybetmekten korktuklarının aslında o kadar da vazgeçilmez olmadığını göstermek istercesine, hep başkalarındaki daha değerlilerde olur gözü ve kıskanır delice.
Böylelikle korku besler kıskançlığı ve tabiatı gereği ürkek ruhlu olan insan, asla kurtulamaz kıskançlıktan. Ancak elindekileri doyarak yaşayabilen ve bir gün kaybederse onlarsız da yaşanabileceğini bilen insanlar kıskançlıklarına ket vurabilirler.
Durduran anların içinde ne korkuya ne de kıskançlığa yer vardır. O anlar temizdir. Kalpte yaşanır, gözle zor görülür ve akılla anlaşılmaz. Sadece bir andır durduran insanı ve pek çok anın toplamıdır hayat denen.