Sessiz Rüya

Sessiz bir rüyada olmak gibi sana yazmak. Sesinin tınısını hayal etmek kelimelerde ve sana sarıldığım ana kaçmak her cümlenin sonunda…

O kadar çok gel-git yaşıyorum ki hayatımda… Hislerim, ilişkilerime bakışım, deneyimleme stilim; her şey değişiyor değişen ruh halimle. Özellikle olumsuz dönemlerde, beklentilerim ve kayıplarım canlanıyor kalbimde. Eski yaralar kanamaya başlıyorlar yeniden. Her insanın bir noktada kendini aradığını biliyorum ve huzurlu bir sığınak bulana dek fırtınada sürüklendiğini de. Yine de kendimi yapayalnız hissetmekten alıkoyamıyorum.

Mutsuzken daha bir katlanılmaz gelen yalnızlık hep en sıkıntı yüklü anlarımı seçiyor çıkagelmek için. Kimseyle konuşamaz, kimseye katlanamaz, kısıtlı bir azınlığın haricinde kimseyi sevemez oluyorum. Herkesin her zaman olağanüstü bir anlayışla benimsediğim sivrilikleri, katlanılması zor bir acıyla batmaya başlıyor. İşte o zaman evime kapatıyorum kendimi. Kimsenin canını yakmamak ve kendi canımı korumak için soyutluyorum varlığımı dünyevi alışkanlıklarımdan.

Anlayan pek çıkmıyor böyle zamanlarımı… Hissettirmeye mecbur olmadıklarım fark etmiyor bile yüreğimin sancıdığını. Düşününce aslında bu hislerimin bir tetikleyicisi olabileceğini görüyorum. Bir dostla tartışmak, sevdiklerimden birinden beklediğim ilgiyi ihtiyaç duyduğumda görememek, hayatımda olmasını istediğim ailemin belki de hiçbir zaman arzu ettiğim gibi yaşamımın vazgeçilmezi olmayacağını yeniden fark etmek… O zaman her daim kurduğum ve umutla gerçekleşmesini beklediğim hayal kulem bir anda yıkılıveriyor.

Hayal kurmanın besleyici olduğuna inanırım. Bazen hayallerin peşinden kaptırıp gidecek kadar çılgınca adımlar atarım. Kimisi karşılığını bulur, kimileri sadece başıma iş açar. Ama ben vazgeçmem duygularımı dorukta yaşatacak tutkularımdan. İşte bazen ne oluyorsa oluyor ve bedenim, ruhum pes ediyor. O zaman engin bir hayal kırıklığı okyanusunda yapayalnız kalıveriyorum.

Bir süre bununla savaşmam gerekiyor. Dalgalar yüzünden gücümü yitirsem de yeniden mücadele etmem ve kıyıya çıkamasam da onu görebileceğim yakınlığa gelmem… Oluyor sonunda. Kaç gün geçtiğini anlamadan bir anda kıyıya yaklaşmış buluyorum kendimi. Parlak ve sıcak kumlar cazip geliyor ama aklım hep fırtınamda…

Kıyıya çıkmayı da tam olarak istemiyorum aslında… Ayaklarımın yere bastığı derinlikte olmak yetiyor içimdeki çırpınışları dindirmeye. Belki de hazır değilim derinliklere. Yine de ahkam kesiyor, derinlere hazırlananlara yüzme öğretmeye yelteniyorum. Belki de bu anlamsızlıkta bulabildiğim tek anlam olduğundan diğerlerine adıyorum içimdeki boşluğu doldurma ihtiyacını.

Yazarken bir tek sen varsın aklımda. Yazdıklarımı okumaya kalkışmamam da hep bundan… İçim buruklaşıyor kelimelerde yokluğunu gördükçe. Hiç gelmeyeceksin biliyorum. Beklemek değil benim çaresizliğim. Ben çoktan kabul ettiğim bir yenilgiyi yenmeye uğraşıyorum…

 

Yazar: Şeyma Çavuşoğlu

Şeyma, Notre Dame de Sion Lisesi’ni bitirdikten sonra, Koç Üniversitesi’nde psikoloji okudu. Ardından La Salle Üniversitesi’nde Klinik Psikoloji alanında yüksek lisansını (M.A.) ve Lesley Üniversitesi'nde Yaratıcı Sanat Terapileri alanında doktora derecesini tamamladı. Detaylı bilgi için: www.seymacavusoglu.com

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: