Biliyorum yalnız bir yoldayım…
Sonunu göremediğim,
Zaman zaman ürperten sesli rüzgarların serinlettiği,
Gölgesi bol, güneşi kıvamında bir yol…
Zihnim, bedenim ve ruhumun ortak kararıyla,
Diz çöktüm yere;
Ellerimi kalbime dayadım…
Bir melekti dilediğim.
Bu yolda içimi ferahlatacak,
Yoruldukça bahar kokan bahçemize sığınacağımız,
Tertemiz bir yürekti ricam…
‘‘Sen böyle saf, böyle içten istersin; olmaz mı?’’
Oldu…
Sen geldin!
Hoş geldin!
Tanıyamadım ilk karşılaşmada,
Ama çekti beni varlığın.
Etrafında döner buldum kendimi
Ateşe yanan pervane misali…
‘‘Ölüm de olsa sonunda, sıcağında barınmaya ihtiyacım var,’’ dedim.
Hiç yakmadı biliyor musun alevin?
Sanki bana özeldi hararetin…
Sanki ancak biz göz göze değince
Yakmaz oluyordu kıvılcımların…
Seni dinlemek ve sana anlatmak,
Adım adım parçası oluyordu yolumun.
Sanki sana vuruyordu ay ışığım…
Şimdi izliyorum usulca,
Elbette çaktırarak…
Ama sen anlarsın beni,
Sen bilirsin kalbimi…
Sen görürsün içimdeki canı.