Eğlenerek yaşamak… Güne dans ederek başlamak, kalbine dokunan birinin sesini duymak, şarkının ritmine kendini kaptırmak, yaşamın dalga dalga üzerinden aktığını hissetmek… Kollarımla bir Y yaptım, hayatım değişti… Demem o ki; açık olduğumda hissettim yaşadığımı.
Yeni tatlar keşfe çıkanlarındır; yeni duygular kalbinin zincirini kıranların… Şans tanıdığım kadar varımdır anımda. Her şeyin ötesinde, diğer bir insana dokunmaktır hayatta olduğumun kanıtı. O çekimi hissetmek, omuz omuza düşünmek, uzakta da olsa sevdiğini bilmek, belki küçük bir mesajla anımsatmak sevildiğini ya da bir buket çiçek katmak gününe…
Ne de olsa birkaç saate kalmadan değişiveriyor yaşam…
Ne çok anlam arıyoruz yaptıklarımızda, soluduklarımızda, hissettiklerimizde… An dile gelip dese de ‘‘Keyfin yerinde işte, yaşa!’’ dinlemiyor, devamlı sorguluyoruz. Daha da derin, daha da gelişmiş hisler peşinde; ruhun tattığını heba edebiliyoruz.
Anladım ki o an, her şey ve herkes olması gerektiği haliyle, olabileceği yegani halinde sunuluyor bizlere. Olanı anlamak, fark etmek ve farkında olarak özgür seçimler yapmak… Bir dostumun dediği gibi, ‘‘Karşımdakinin nasıl davrandığı onun karması, benim nasıl karşılık verdiğim ise benim karmam.’’
Yolumuzun ana hatları belli, yan yollar ise bizim seçimlerimizle şekilleniyor. Gösterdiğimiz tepkiler ve davranışlarımız zamanla bizi tanımlar hale geliyor. Bunlar istek ve ihtiyaçlarımızı samimiyetle yansıtan seçimler ise, ne ala… Değilse, o zaman rahatsızlık, huzursuzluk, hazımsızlık hisleri başlıyor.
Bu noktada davranış ve alışkanlıkları değiştirmenin mümkün olduğunu bilmek umut veriyor. Tek gerekli olan ise farkındalık. Yaptıklarımızı neden yaptığımızı, hatta tam olarak ne yaptığımızı, bunun bizi ve çevremizdeki insanları nasıl etkilediğini fark etmek… Gerisi doğalından geliyor zaten…
Bir de süreci hızlandırmamak… Bir dostum anlattı; karpuzların çabuk büyümeleri ve çekirdeksiz olabilmeleri için kabak ile aşılıyorlarmış. Gerçekten vaktinden erken büyüyen ve çekirdeklerinden arınmış karpuzlar, sofralarımıza geldiğinde ise nerede karpuzun o leziz tadı, tam anlamıyla kabak tadı veriyorlarmış. Karpuz ancak o vakitte, o sabırla, o yoldan geçerek büyüdüğünde, ağzınızı sulandıran yaz tadına ulaşabiliyor.
Bu durumda sabretmek ve beklemekten daha güzeli var mı?
Sevgili Şeyma,
Yüreğine sağlık, ne güzel yazmışsın. Sabretmek benim de konum, alelacele birşeyleri yapmak, kararlar vermek iyi sonuçlar getirmiyor malesef. Karpuz örneğini aldım ve hatırlayacağım.
Sevgiler
Mustafa