İnsan Olmaya Dair Bir Deneme

Hiç, bir başka kişiyle “bir” hissedecek kadar yakın oldunuz mu? Belki anneniz, belki de sevgiliniz… Hani öyle bir noktaya gelir ki ilişki, yalnızca yapayalnızken yapacağınız şeyleri bile onun yanında yapabilir olursunuz. Bu kadar yakın olmak mümkün mü? Mümkünse sağlıklı mı?

Peki kendinle olan ilişkini, diğer insanlarla yaşadığın ilişkilerden ayıran şey nedir?

İnsanın kendisiyle olan ilişkisinden bahsedilirken çoğunlukla ortada iki kişilik bir ilişki yapısı varmış gibi konuşulur. İyi ve kötü, melek ve şeytan, huysuz ve tatlı…

Oysa insan tüm parçalarıyla “bir”dir. Evet, kendine yalan söylüyor ya da kendinden bazı gerçekleri büyük bir ustalıkla saklıyor olabilir, ama perde arkasında kalan yanlar ayrı bir birey değildir. İnsan, tüm gizli ve açıktaki gerçekleriyle bir bütündür.

Belki de insanın kendine güvenmesi, bu bütünü bir bütün olarak kabul etmesiyle başlar. Bizlere, küçüklüğümüzden beri “uslu”, “akıllı”, “temkinli”, vs. olmamız öğretilir. Oysa “ussuz”, “akılsız”, “temkinsiz” olmak bizim doğamızda vardır. Dürtü adını verdiğimiz, insan olmanın bir parçası olan bu yönleri hiçe saymak veya bastırmak demektir uslu ya da akıllı olmak. Temkinli olmaksa, tehlikeden kaçmak ve saklanmak adına neredeyse yeni hiçbir şey denememek ve hiçbir çılgınlık yapmamak demektir.

Tabii ki isterse insan hayatını güvenli bir ağacın gölgesi altında geçirebilir. Belirli kuralların ve bilinen gerçeklerin dışına taşmadan, boyamalarını hep çizgiler içinde yapabilir. Ama o zaman insanın kendini iyi ve başarılı hissetmesi, hep ya bir başkasının sözüne ya da başarı göstergesi olacak işlere bağlı olur. Oysa insan sadece var olduğu için bile kendini iyi hissedebilir ve hissetmelidir. Çünkü insan tüm parçalarıyla, harika işleyen bir düzenektir. Bazen dışarıdan işlemiyor gözükebilir. Ama o da o düzeneğin kendini yeniden yapılandırdığı ya da dış etkenlerden kaynaklanan yıkım ve darbeleri onardığı dönemlerdir.

Özellikle “harika” kelimesini seçtim. Çünkü burada genelde “mükemmel” kelimesini kullanmaya bir yatkınlık vardır insan doğasının saflığını ve kendi içindeki güzelliklerini çözmüş kişilerde. Oysa bu da kendini içinden çıkılmaz bir göreve atamaktır. Mükemmel diye bir şey doğada mevcut değildir. Dolayısıyla, insanın da mükemmel olma şansı yoktur. Zaten böyle bir gayeye de gerek yoktur.

İnsan; dürtüleri, 21. yüzyıl öğretileri ve tüm geçmiş yaşanmışlıklarıyla bir bütündür. Teknoloji çağında olmamız doğamızda var olan en temel içgüdülerden vazgeçmemiz anlamına gelmiyor. İnsan sevgiye, eğlenceye ve kıskançlığa olan yatkınlığıyla, bunları terbiye etmesini öğütleyen sosyal çevre kurallarını ve normlarını içinde sentezleyebildiği noktada bulur kendini. Ve o zaman anlar bu bütünün değişime ihtiyaç duymadan da harika olabildiğini ama yine de arzu ederse değişimin mümkün olduğunu…

Yazar: Şeyma Çavuşoğlu

Şeyma, Notre Dame de Sion Lisesi’ni bitirdikten sonra, Koç Üniversitesi’nde psikoloji okudu. Ardından La Salle Üniversitesi’nde Klinik Psikoloji alanında yüksek lisansını (M.A.) ve Lesley Üniversitesi'nde Yaratıcı Sanat Terapileri alanında doktora derecesini tamamladı. Detaylı bilgi için: www.seymacavusoglu.com

One thought on “İnsan Olmaya Dair Bir Deneme”

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: