Uzun zamandır elime aldığım en ürkütücü şey bu klavye. Nedenini çok sorguladım… Belki de sesimi unutmuş olduğumu fark ettim. Öyle bir yıldı ki geçtiğimiz yıl benim için; kendime doğru koştuğum, arada nefesim tıkandıkça soluklandığım, en değerlilerimden kayıplar ve yeni kazançlar yaşadığım, bütün düzenimin bir günde altüst olduğu, güvenimi sarsan yakınlarımın yanında bana huzur veren destekçiler bulduğum… Zengin, bol inişli çıkışlı bir seneydi.
Yeni yıla ne derece hazırım bilemiyorum? Her ne kadar gerçekçi yanım yeni yılın illa herşeyin sıfırlandığı ve yeniden başladığım bir yıl olması gerekmediğini söylese de, umut taşıyan o hayalperest tarafım 2012 için kocaman beklentiler içine giriyor.
Belki de ikisi bir arada olabilir. Ne dersiniz? Bir yandan gerçekçi bir gözle yeni yıla aynı kilo, boy, sorunlar, sıkıntılar, acılar, mutluluklar, başarılar ve karmaşalarla gireceğimi bilerek diğer yandan “belki değişecek”lerin listesini yapabilirim.
Bir yılbaşı ağacının parıltıları altında gizlenen hediyeler kadar heyecan veriyor yenilikler bana. Bilinmezler sayesinde her sabah yatağı heyecan içinde terk edebiliyorum. Elbet bazı sabahlar “hiiççç” bu düşünceler gelmiyor aklıma ve yatağa yapışıp kalmak istiyorum. Ama diğer sabahlar, aydınlanmış ya da hala karanlık havada uyandığımda fırlıyorum yeni güne doğru. Acı, mutsuz, tatsız haberler bile getirse aralara serpiştirilmiş güzellikler bulmaya bakıyorum yeni günün içinde.
İşte yeni yılı da 31 Aralık 2011 Cumartesi gecesi aynen böyle karşılamayı planlıyorum. Biliyorum, zorluklar devam edecek, hatta bazı dönemlerde artacak; ve biliyorum yepyeni başarı, mutluluk ve sevinçler günlerimi aydınlatacak. Hayat ne iyi ne kötü; ne doğru ne yanlış; ne de hep mutlu ya da hep dibe vurmuş. Hayat, iki ucu da içinde barındıran, ortada bir denge; ama çok hassas bir denge. Onu sabit tutmak, bozuldukça yeniden oturtmak da bana kalmış. Bazen dengede olmamak da güzel… Ondan da çok şey öğreniyor insan.
Yeni yıldan dileğim bu dengeye istediğim zaman kavuşabilecek kadar yakın olduğumu hiç unutmamak. Dengede hissetmediğim anlarda bile, aklımın bir köşesinde, bunun geçici olduğunun kalması… Biliyorum ki bu bilgi tüm korku ve endişeleri yenmenin yegâne yolu. Korkmak da endişelenmek de insan olmanın getirileri ama kalıcı olmak zorunda değil. İnsan isterse, korksa bile korkusu geçtiğinde hayata sımsıkı sarılarak kaldığı yerden devam edebilir.